11 Haziran 1301 Dımaşk’ta doğdu. Muhtemelen Kirman kökenli Benî Fazlullah ailesinden gelmesi
dolayısıyla İbn Fazlullah olarak bilinir; Ömerî nisbesi soy kütüğünün Halife Ömer b. Hattâb’a
dayanması sebebiyledir. Benî Fazlullah mensupları, yaklaşık 100 yıl devletin yazışmalarının
yürütüldüğü Dîvân-ı İnşâ’da sır kâtipliği görevinde bulundular; onun babası da sultanın özel kâtibiydi.
İbn Fazlullah, ilk tahsilinden sonra gittiği Kahire’de birçok büyük âlimin yanında okuma fırsatı yakaladı.
Kahire, İskenderiye ve Hicaz’da sürdürdüğü eğitimi sırasında Kemâleddin İbn Kādî Şühbe ile Kādılkudât
Şemseddin el-Mizzî’den Arap dili ve edebiyatı, Kādılkudât Şehâbeddin İbnü’l-Mecd ile Burhâneddin
el-Fezârî’den (İbnü’l-Firkâh) fıkıh, Takıyyüddin İbn Teymiyye’den fıkıh, kelâm, Şemseddin
el-İsfahânî’den usûl-i fıkıh ve Kemâleddin İbnü’z-Zemlekânî ile Şemseddin İbnü’s-Sâiğ’den arûz, meânî
ve beyân dersleri aldı. Öğrenimini tamamlayınca Kahire’de kadılık görevine getirildi. İbn Fazlullah’ın
yazı yazma sanatında dönemin en önde gelen siması olduğu kabul edilmektedir (Kalkaşendî, I, 32).
Sultan el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun’un üçüncü saltanatı sırasında (1309-1341) önemli
görevlerde bulunan İbn Fazlullah iyi bir fıkıh âlimi ve edebiyatçı olmasının yanında iyi bir tarihçi idi.
Özellikle hadiseleri tahlilde ve şahsiyetleri değerlendirmede başarılı olmuştur; ayrıca Cengiz Han
döneminden yaşadığı zamana kadar Moğolların tarihini iyi biliyordu. Onun, Memlük Devleti’nin dış
siyaseti bakımından bölge için tehlike oluşturan bu gücü iyi tanıması ve Moğol devlet sisteminin
Memlükler üzerindeki etkilerini görmesi hem memuriyeti sırasında hem de daha sonra eserlerini
kaleme alırken kendisine çok faydalı olmuştur. Kahire’de resmî yazışmaların yürütüldüğü Dîvân-ı
İnşâ’nın başkanlığını yapan İbn Fazlullah’ın kazandığı başarılara rağmen sert mizacı dolayısıyla kısa
sürede sultanla arası açıldı ve görevinden azledildi; ayrıca kâtiplerden birinin imza taklit ettiğini
sultana bildirmesi üzerine hapse atıldı ve eli kesildi. Daha sonra 1340 yılında Dımaşk’taki divana tayin
edildiyse de bu görevinde sadece iki yıl kalabildi. Şikâyetler dolayısıyla sultan onu yine azletti ve
cezalandırmak için Kahire’ye getirilmesini istedi. Ancak kendisi gibi sır kâtibi olan kardeşi Alâeddin
Ali’nin ricası üzerine Dımaşk’ta kalmasına izin verildi. Bu hadiseden sonra inzivaya çekildi ve İslâm
coğrafyasıyla ilgili meşhur eseri Mesâlikü’l-ebṣâr ile diğer kitaplarını kaleme aldı. 1349 yılında hacca
gitmek amacıyla yola çıktı; fakat Kudüs civarında eşinin vefat etmesi üzerine Dımaşk’a geri döndü ve
yakalandığı vebadan dolayı arife günü öldü (28 Şubat 1349).